Gazzeyi Farklı Okumak

“Dünyayı modern Batının sığ, hastalıklı, perişan ölçüleriyle değerlendirme çabası beni otuz yaşımda şizofreniye götürdü” Ayşe Şasa

Yayınlama: 28.01.2024
20
A+
A-

“Dünyayı modern Batının sığ, hastalıklı, perişan ölçüleriyle değerlendirme çabası beni otuz yaşımda şizofreniye götürdü” Ayşe Şasa

“Batı terörist değildir! Hitler, Stalin, Netenyahu yönetimleri terörist değildir! Zira terör küçük ölçekli organizasyonların eseridir. Batı’nın yaptığı ise devlet aklıyla, tasarlayarak, taammüden, büyük ölçekli toplu kıyım yapmaktır. BUNUN ADI SOYKIRIMDIR!  BATININ SİCİLİ BOZUKTUR!” Prof. Dr. Cemal Kurnaz

“(Güya Nazilerin zulmü için ağlayan Yahudi şahsa): Azıcık kalbiniz olsa bugün Yahudiler için değil Filistinliler için gözyaşı döküyor olurdunuz!..” Norman Finkelstein

BATININ BİTMEYEN RİYAKÂRLIĞI

Yine ABD modern savaş makinasının desteği ile İsrail barbarlığının zirveye oturduğu, yıllardır açık hava hapishanesine çevrilmiş Gazze’nin yıkıma ve soykırıma maruz kaldığı Filistinli günlerden geçiyoruz. Daha Ukrayna-Rusya savaşına noktayı koymamışken başlayan Gazze yıkımı ve soykırımı benzersizliği ile dünyanın gündemine oturdu. Bakmayın siz politikacıların ve medyanın bu çatışmanın adını “savaş” koymasına, bu kesinlikle bir savaş değil! Savaş, taraflar arasında orantılı güç olmasa bile, Uluslararası Savaş Hukukuna göre sivilleri, çocukları, hastaneleri, sağlık çadırlarını, ambulansları, okulları, yardım kuruluşlarını, sivil halkın toplandığı alanları özenle gözeten bunun sorumluluğunu taşıyan cezasına razı olan çatışmalara verilen isimdir. Oysa dünya tarihi daha önce içinde çocukların bulunduğu bir hapishanenin iki ay boyunca ağır silahlarla havadan, karadan ve denizden bombalanarak yakılıp yıkıldığı, zikrettiğimiz hususların hiçbirine riayet etmeyen bir savaşa tanık olmadı/olmamıştır!

Batının aynı dönemde vuku bulan iki savaşta takındığı iki yüzü var;

Rusya-Ukrayna savaşında saldırgan Rusya’ya karşı Batı (Avrupa ve ABD) blok halinde Rusya’ya karşı açık tavır alıp her türlü imkânlarını kullanarak Ukrayna’ya yardım ettiler…

Ancak aynı Batı, İsrail’in Gazze’de iki aydan fazladır hem de her gün soykırım yapmasına rağmen açıkça İsrail’in yanında durup bu bir şehrin çoluk çocuk demeden planlı ve sürekli bir katliama tabi tutulmasına göz yumdular!

Üstelik Ukrayna ve Gazze’deki savaşı/yıkımı ve soykırımı karşılaştırmak insanî açıdan gerçekten imkânsızdır. İsrail, 2007 yılından bu yana Hamas’ın seçimle yönettiği Gazze’ye karadan, havadan ve denizden -tam 16 yıldır- abluka uyguluyor ve dilediği anda Filistin halkını gıdasız, aşsız, susuz, elektriksiz ve sağlık hizmetlerinden mahrum bırakabiliyordu.

41 km uzunluğunda, 10 km genişliğindeki bu küçücük bölge dünyada nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu yerler arasında; 2,2 milyon insan yaşam mücadelesi verdiği bir açık hapishane. Hem de dünyanın en büyük açık hava hapishanesi! Bu yetmiyor olmalı ki İsrail’e, ABD’nin de yardımıyla havadan, denizden ve karadan bombalar ve kimyasal silahlar yağdırarak Gazze’yi soykırıma tabi tutarak yok etmek istiyor!

İnsanlık şu gerçeği bilmelidir ki; Gazze’nin uzun bir süreçte yaşadığı şiddet ve açık hapishane geçmişinin dünya tarihinde bir benzeri yoktur!

Büyün insanlık şunu da kaydetsin ki; Gazze’nin son iki aydan fazladır yaşadığı soykırımın insanlık tarihinde bir benzeri yaşanmamıştır!

Bir ülke düşünün, km2 başına dünyanın en kalabalık nüfusunu barındırsın ve her gün ama her gün tepesine en modern ölüm makinalarıyla bombalar yağdırılsın! Bir savaşta yapılmayacak, savaş suçu sayılacak her vahşet işlenerek özenle ve özellikle Hastaneleri, Okulları, sığınma alanları, sivilleri ve çocukları özel olarak hedef seçilsin!..

Bu savaş suçlarının hepsi aynı günde İsrail tarafından işlene dururken ABD ve Avrupa ülkeleri yanında olsun, müslüman ülkelerin işbirlikçi yönetimleri ve diğer dünya devletleri bu katliama/soykırıma sessiz kalsın!

ABD Yönetimi, Başkanı ve Dışişleri bakanıyla İsrail’i ziyaret ederek İsrail terörüne, bu insanlık dışı soykırıma açık desteğini belirtmekle kalmadı, Politico’nun belirttiğine göre aynı zamanda “ABD yönetimi kendi içinde bu vahşeti gizleme tartışmaları yapıyor.”[1]

Batı sanki geçmişten beri ötekileştirdiği, dün barbar, bugün terörist diye itham ederek düşman ilan ettiği dünyaya karşı çok adil imiş gibi, sadece İsrail terörünün arkasında durmakla kalmıyor, bir de Avrupa ülkelerinde aşırı sağ eğilim hızla yükseliyor. Aşırı sağ söylemi olan liderler Batının tarihi iki yüzlülüğünü dünya kamuoyunun gözüne sokarcasına demokrasi, eşitlik, özgürlük, barış, hümanizm gibi helvadan putlarını yiyerek yabancı düşmanlığını kışkırtan eylem ve söylemleriyle kitleler üzerinde muazzam etkili oluyorlar. Hollanda’da Geert, İtalya’da Molina ırkçı ve yabancı karşıtı söylemleriyle iktidar olmayı başardılar. Aşırı sağın bu yükselişi sadece göçmen varlığına dayalı kışkırtıcı popülizmle açıklanabilir mi?

Sonuçta Avrupa merkezli totaliter sağcılık 1930’lu yıllarda varlığını kitleler üzerinde hissettirmiş ve Hitler, Mussolini, Franco gibi Faşist Liderler II.Dünya Savaşına yol açmıştı. Bu manada aşırı sağın yükselişi bir geriye dönüş müdür? Yoksa yıllar içinde ülkelerini yağmalayıp sömürerek, fiilen işgal ederek, ötekileştirerek terörist ilan ettikleri “göçmenlere” karşı bir savunma refleksi mi? Barbar, mülteci, göçmen, öteki ve sonunda terörist dedikleri bu milletlerin ülkelerini terke etmelerinin altında Batı’nın işgalleri, sömürüsü, fitneleri vardır. Kimse yurdunu kolay kolay terk etmez! Ancak ABD, İngiltere, Fransa, İspanya, Belçika, Almanya vs. sömürdükleri Afrika ve Asya ülkelerini yaşanmaz hale getirmişlerse insanlar elbette yaşamak için bir çıkış yolu arayacak! Tabiatın kanunu (sünnetullah) budur!

KATLİAMLAR VE GÖÇMEN GERÇEĞİ

Hatırlayalım ki, “göçmen gerçeği” ülkelerini keyfine göre terk eden ülkelere özgü (münhasıran) bir sorun değildir! Dünya kamuoyu da göçmen sorununa maalesef Batı siyasası ve medyasının yansıttığı gibi “Batı merkezci” bir önyargıyla bakıyor ve böyle anlıyor: Doğudan/Afrika’dan gelen göçmenler gerici, cahil, eğitimsiz, pis hatta terörist, Batılı milletler/ülkeler ise medeni, gelişmiş, temiz, adaletli! Ülkemizde Batı hayranı, Batılı ülkelere övgüler dizen birçok insan, hakikatle yüzleşmek için “Batı’nın zenginliğinin gerçek kaynağı nedir?” diye çok basit bir soru sormuyor! O “göçmenlerin” ülkelerinin fakirliği ile Batılı ülkelerin enerji/hammadde kaynakları, zenginliği arasındaki “açık bağı” maalesef kuramıyor!

Oysa mesele kurcalandığında, Batı kapılarına göçmen olarak dayanan hangi millet varsa ülkeleri mutlaka Batının sömürüsüne/işgaline/gadrine/zulmüne/fitnesine uğramış ve bunun bedelini ödeyen ülkelerin insanlarıdır. Afrika ülkeleri başta olmak üzere, Irak, Suriye, Afganistan bunun örnekleridir. Haliyle Filistinliler de bundan başka bir durumda olmayacak, ülkeleri İsrail terörüyle yaşanmaz hale geldikçe göçmen olarak daha yaşanabilir ülkelere gitmeyi isteyecekler. Batı ülkelerinde azımsanmayacak sayıda Filistinli yaşamaktadır ve Batılı zihin İsrail terörüne destek verdikçe gelecek Filistinli göçmenlere kendini hazırlamalıdır!

Batılı ülkeler her zamanki gibi, soykırım işlenen ve ne zaman biteceği belli olmayan bir insanlık suçuna rağmen menfaatlerinden taviz vermeyip İsrail terörüne insanlık dışı gerekçeler öne sürerek destek vermeye devam ediyorlar! Batının desteği apaçık olmakla birlikte dünya kamuoyunu etkileyecek karmaşık bir yapıya sahip. Bu etki küresel Yahudi sermayesinin ve lobilerinin devletler ve medya/sinema üzerindeki kontrolünden kaynaklanıyor ve maalesef başarılı da oluyor. 

Hamas’ın / Ekim saldırısı ve bunun yarattığı şok haber değeri taşıyordu, evet. Ancak dünyanın gözleri artık bölgeye odaklanmışken, İsrail’in doğrudan şehirleri, sivilleri, okul ve hastaneleri hedef alan orantısız/kitlesel misillemesi Batı medyasında neredeyse aynı miktarda veya türde haber yapılmadı. Bunun yerine, sıklıkla eleştirilmeden İsrail’in şehirlerin ve sivillerin üzerine orantısız saldırısı “meşru müdafaa” olarak tanımlandı. Ancak haber değeri olarak önemli bulunsa da asla taraflı habercilikle sonuçlanmamalıydı. Batı medyası bilerek bu durumu ıskaladı ve dezenformasyonuna İsrail lehine devam etti/ediyor.[2] Batı ve Batı destekli katliamların mülteci ve göçmen sorununu tetiklediğini, masum insanları kendi ülkelerinden ettiğini, bugün İsrail terörünün tam olarak buna hizmet ettiğini insanlığın kafasına vura vura anlatmak sorumluluğundayız.

Bu vesileyle en dikkat çekici yanları/yönleriyle Batının -İsrail lehine olmak üzere- kamuoyunu manipüle etme tekniklerini, Batı medyasının ikiyüzlülük ve suiistimallerini sıralayalım:

ASPARAGAS VE DEZENFORMASYON

Batıya özgü, doğrunun ve hakikatin karşısında kullandığı en önemli iki enformasyon silahı! İsrail medyası ve ilgili Enstitüleri, Batıdan öğrendikleri ve artık kendi “uzmanlık alanları” olan bu tekniklerle yalan ve yanlış bilgiyi hem üretip hem dünya medyasına servis ediyorlar. Yanlış bilgiyi üretip-yayan yalnızca İsrailli yetkililer değil, Batı medyası da bu utanç verici işin gönüllü olarak içinde yer alıyor ve yalanı/dezenformasyonu mütemadiyen İsrail lehine besleyip yayıyor.

Gazze aleyhinde akla hayale gelmez yalan haberleri üretip en nüfuzlu ağızlardan yalan olduğunu bile bile paylaşıyorlar. Bir süre sonra “doğrulanamadı” diyerek sessizce geri çekiliyorlar. Ancak yalan haber piyasada dolanmaya devam diyor. Bir yalan haberin servis edildikten günler sonra yalan olduğu ispat edilince de çok bir şey değişmiyor. Sıcak hadiseler hakkında bu yalanlar sayesinde oluşturulan algı, yalanı ortaya atanların işine yaramaya devam ediyor.

Yapmak istedikleri de zaten tam olarak bu! İsrail medyası tarafından ortaya atılan ve kargaları bile güldürecek cinsten olan “Hamas direnişçileri 40 bebeğin kafasını kesti” haberinin ABD Başkanı Joe Biden’ın ağzından “Çocukların kafalarının kesildiği fotoğrafları göreceğimi hiç düşünmezdim.” şeklinde kamuoyuna yansıtılıp sonra geri çekilmesi ile İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un “Hamas’ın kimyasal silah kullanacağını iddia ettiği” haber aynı müfteri ve utanmaz kafa yapısını deşifre etmektedir. “Beyaz Saray yetkilisi CNN’e yaptığı açıklamada, ne Biden’ın ne de yönetiminin Hamas tarafından başları kesilen çocuk ya da bebeklerin fotoğraflarını görmediğini açıkladı. Yetkili, ayrıca bu yöndeki haberlerin Beyaz Saray tarafından doğrulanamadığını da belirtti.”[3]

Herzog, Sky News’e verdiği röportajda ‘Hamas’ın kimyasal silah kullanacağını’ iddia ederek, ele geçirdikleri bir Hamas üyesinin üzerinden çıkan bir dokümanı ‘kanıt’ adı altında ekrana getirdi. Hertzog’un gösterdiği dokümanın, El-Kaide’nin internet üzerinden hazırlanmış propaganda kitabının kapak fotoğrafı olduğu ortaya çıktı. Yaşanan olay, akıllara 2003 yılında ABD’nin Irak’ı ‘kimyasal silah üretiyorlar’ iddiasıyla işgalini getirdi. Irak’ta yıllarca süren savaşta tahminlere göre bir milyon sivil hayatını kaybetti, kimyasal silah üretildiğine dair hiçbir kanıt bulunamadı.[4]

Batı medyası İsrail’in hastaneleri bombalamasına sadece göz yummakla kalmamış aynı zamanda gerekçeler uydurarak hastaneleri hedef göstermekten çekinmemiştir:

BBC’nin Uluslararası Baş Muhabiri Lyse Doucet, ismi bilinmeyen bir okurdan geldiği iddia edilen, “Hamas hastanelerin ve okulların altına tünel mi inşa ediyor?” sorusu üzerine yayınladığı haberinde kelime oyunları yaparak “evet” yanıtını verdi. Lyse Doucet, haberini şöyle temellendiriyor: “Militanların tespit edilmeden kaçabilmesi için bazı geçitlerin evlerin, camilerin, okulların ve diğer kamu binalarının alt katlarına girişlerinin bulunduğuna dair haberler var.” BBC’nin hastane ve okul gibi kamu binalarının altında Hamas tünelleri olduğuna dair haberi, bir kanıta, tanığa, belgeye değil de bu yöndeki haberlere dayanıyor. Bahsi geçen haberler ise ilginç bir şekilde haberde yer almıyor. Sadece Twitter’da 30 milyon gösterim alan BBC’nin tünel haberini, yani Gazze’deki tünellerin yok edilmesi için üstündeki yapıların vurulması gerektiğini ise DW yazdı.[5] Bunlar insanlık adına gerçekten utanç verici, medya adına yüz kızartıcı suçlar olması gerekirken, Batılı medya ve haber ajansları için adeta övgü sebebi! Mesele bu kadarla kalıyor mu peki? Elbette hayır!

Yine 16 Ekim günü, yani hastane katliamından bir gün önce, DW, “Savaş suçu nedir?” başlıklı analiz haberinde sivillerin katledilmesine meşruiyet kazandırma, İsrail’in hastane ve okulları neden vurmak zorunda kaldığını anlatma çırpınışları vicdanı olan herkes tarafından tek okuyuşta anlaşılıyor. DW’nin Türkçe servisinde yer alan ve daha önce yayınlanmış raporlar ile bazı uzmanların yine geçmiş açıklamalarından derlenen analizde geçen ifadeler, tanımlar açıkça Gazze’deki sivil katliamını hem destekliyor ve hem de teşvik ediyor:

Sivillere yönelik saldırılar her zaman savaş suçu sayılıyor mu? Bunun kısaca cevabı, hayır.

Mark Kersten, Savaş yasaları, sivilleri her zaman ölümden korumaz demişti.

Kersten, her sivil ölümünün yasa dışı sayılmadığına dikkat çekmişti.

“Örneğin, bir okulun ya da bir apartmanın bombalanması, uluslararası hukuka göre askerî açıdan gerekli görülürse savaş suçu olarak değerlendirilemeyebiliyor.

Gazze, dünyanın en yoğun nüfuslu bölgelerinden biri. Uzmanlara göre, bu nedenle Gazzede sivil – askeri hedef ayırımını yapabilmek zor.

Tüm bunlara rağmen, savaş suçunu tanımlamak hâlâ zor olabiliyor.

“İsrailin geçen Cuma Gazzenin kuzeyindeki sivillere tahliye çağrısı yapması ihtiyat ilkesi kapsamında değerlendirilebilir.

Kimileri Hamas saldırılarının vahşeti göz önünde bulundurulduğunda…”

Bazıları ise İsrail ordusunun çok ileri gittiğini söylüyor. Almanyanın resmi yayın organı DWnin sivil katliam çığırtkanlığı yaptığı bu haber Batının ve gazeteciliğin tarihine kara bir leke olarak geçecektir.[6]

EKSİK BAĞLAM SORUNU

7 Ekim Hamas saldırısı, batı medyasında yer alan en ayrıntılı makalelerde bile değerlendirilirken, başlangıçta İsrail’in Filistin’i işgal etmesi üzerinden veya herhangi bir biçimde tarihsel bağlamından bahsedilmeden aktarıldı. Haberlerin çoğu, geçmiş olaylardan kaynaklanan ve ayrıştırılması mümkün olmayan çatışmanın temel sorunlarına ve daha geniş bağlamına değinmeden, sanki yeni bir olaymış gibi sadece şiddet ve karşı şiddete odaklanarak yapıldı.

Tarihsel bağlam genellikle medyada yer almaz, ancak güncel olayların anlaşılmasında nadiren İsrail-Filistin ilişkilerini anlamak için bu kadar önemlidir.

Medyanın yansıttığının aksine, 7 Ekim saldırısı bir boşlukta “durup dururken” yahut “diğer etkenler sabitken” gerçekleşmedi; tersine onlarca yıldır süren işgal, baskı, ayrımcılık, şiddet ve sınır dışı etmeler bağlamında gerçekleşti. Devamında BM tarafından ‘yaşanmaz’ olarak değerlendirilen Gazze’deki temel ihtiyaçların eksikliği ve zorlu yaşam koşulları, şiddetli direniş için zor şartlar altında da olsa müsait bir alan oluşturdu.

Mısırlı televizyoncu Basser Youssef, medyanın tüm kaynakları ve uzmanlığıyla 75 yıllık bir çatışmayı haber yapması ve insanların her seferinde aynı tepkiyi vermesinin medya aygıtının bir başarısızlığı olduğunu söylüyor. “Çünkü neden bu tür vakalar her olduğunda sanki sıfır noktasından oluyormuş gibi görünüyor?” [7]

VOA Türkçe’den Dilge Timoçin’in haberine göre, ABD Dışişleri Bakanlığı sözcülüğünden yapılan yazılı açıklamada, “Hamas konusundaki tutumumuz net. ABD, Hamas’ı 1997 yılında, sivil hedeflere karşı gerçekleştirdiği önceden tasarlanmış, siyasi amaçlı şiddet eylemleri nedeniyle ‘yabancı terör örgütü’ olarak tanımlıyor” denildi. ABD Dışişleri Bakanlığı ayrıca, Rusya ile İsrail arasındaki her türlü benzerliği reddederek “Rusya, komşularının topraklarını ele geçirmek ve kan dökerek sınırlarını genişletmek amacıyla Ukrayna’da kışkırtılmamış ve haksız bir savaş başlattı. İsrail ise Hamas tarafından gerçekleştirilen korkunç bir terör saldırısına karşılık vermekte ve kendisini terörizme karşı savunuyor” dedi.[8] Tabi, İsrail/Yahudi milleti “komşularının topraklarını ele geçirmek ve kan dökerek sınırlarını genişletmek amacıyla bir savaş” başlatmadı(!). Yüz yıl önce Filistin topraklarını işgal etmedi, İrgun/Stern gibi terör örgütleri kurarak katliamlar yapmadı ve işgal ettiği (Nekbe) topraklarda 75 yıl önce bu terör Devletini kurmadı! Zaten Hamas da Afrika çöllerinden getirilerek oraya havadan atıldı ve durup dururken barış devleti olan(!) İsrail’e saldırdı! Bilmeyen de sanır ki İsrail, Filistinlilere karşı “sivil hedeflere karşı önceden tasarlayarak terör eylemleri gerçekleştirmemiş!” Hele “siyasi amaçlı şiddet eylemleri” asla! Bu tür kabul ve haberleri izleyen dünya kamuoyu, meselenin tarihi kökenini bilmediği yahut bilmek istemediği/görmezden geldiği için her zaman bu “bağlamından koparma” taktiğini yemiştir. Cehaletten kaynaklanan ahmaklığa devam ettiği müddetçe de yemeğe devam edecektir. Özellikle de Kemalist, ırkçı ve müslüman düşmanı bir zihniyetin beslediği ülkemizde. Gazze nüfusunun yaklaşık yüzde 70’ini yıllar içerisinde İsrail saldırılarından kaçıp buraya sığınan Filistinli mülteciler oluşturuyor. Yaşam şartlarının dipte olduğu bu mülteci kampları bile uçaklarla yerle bir edilirken İsrail terörüne övgü dizmekten utanmayan yüzsüzler taifesi, “bir millet kendi ülkesinde nasıl mülteci oluyor/sayılıyor?” sorusunu bir kez bile olsun aklına getirmiyor/getiremiyor!..

İşte “eksik bağlam” sorunu tarihi olayları ıskalamak ve -mazlum bir milletin semaya yükselen ahını görmezden gelerek- adeta İsrail terörüne hak vermeyi gerektiriyor!

HABERLERİN DİLİ SORUNU

Batı Medyasının önyargısı, İsrail-Filistin hakkında haber yaparken kullanılan dile de açıkça yansıyor. The Guardian, Hamas’ın saldırısını “öldürücü bir saldırı” olarak nitelendiren bir başyazı yayınladı. The Economist ise bunu “İsrail’e yönelik kana susamış bir saldırı” olarak nitelendirdi. Batılı medya kuruluşları, İsrail tarafından 15.000’den fazla Filistinlinin öldürülmesine rağmen, İsrail’in benzer büyüklükteki saldırılarını aynı şekilde dile getirmiyor. The Guardian İsrailli rehinelerden “kadın ve çocuk” olarak bahsederken, takas edilen Filistinli tutuklulardan ise “kadın ve 18 yaş ve altı kişiler” olarak bahsediyordu. Sosyal medyadan gelen tepkiler üzerine ifade değiştirildi. Haber dili farklılığı için başka çarpıcı bir örnek; İsrailli kurbanlar hakkında “Roketler İsraillileri öldürüyor” gibi aktif bir dil kullanılırken, Filistinli kurbanlar hakkında ise; “Filistinliler öldü” şeklinde pasif bir dil kullanılmasıdır.

BBC ve CNN şunu yazdı: İsrailliler ” öldürüldü” (Hamas tarafından), Filistinliler ise “öldü”. 7 Ekim’deki olaylar bir “saldırı” olarak tanımlanıyor ve Hamas’ın İsraillilere aktif bir şekilde saldırdığını vurguluyor, ancak Gazzeliler sanki İsrail tarafından aktif olarak ateşlenen füzelerle değil de, bir tür doğal “patlama” sonucunda öldürülüyor.[9]

Bu tür bir dil İsrailli kurbanları insanlaştırırken, Filistinli kurbanları ise gayrı insani göstermeyi hedefliyor. İslam, İslam alemi ve müslümanlar söz konusu olduğunda devreye sokulan bu hastalıklı ve kasıtlı haber dili,[10] Batılı Haber Ajanslarının ve medyasının haber havuzlarından beslenen bütün ülkeleri -ülkemiz başta olmak üzere- geniş ölçekte etkilemektedir. Havuzdan aldığı haberin bırakın dilini, kaynağına bile doğru mu yanlış mı diye en ufak bir eleştiri getirmeden alıp kullanan ve kör parmağım gözüne kabilinden yanlışlar yapan bizim medya yıllar önce tarafını belli etmiş ve Batının yanında “yancı” olarak çoktan yerini almıştır!

FİLİSTİN HABER KAYNAKLARINA GÜVENSİZLİK

Batı Medyasının geliştirdiği çarpık “haber dilini” her haberinde görmek mümkün. Mesela, Hamas yönetimi tarafından sağlanan bilgi ve haberlerin güvenilmezliğini belirtmek için Gazze’de Hükümet ve Sağlık Bakanlığı gibi resmî kurumların “Hamas liderliğinde” olduğu ısrarla vurgulanıyor. Ancak, İsrail kaynaklı haberleri kullanırken İsrail hükümeti ve kurumlarından “Likud liderliğindeki” veya “Netanyahu yönetimindeki” diye bir vurgu asla yapılmıyor. Hatta ABD Başkanı Joe Biden Gazze’deki ölü ve yaralı sayıları hakkında “Filistinlilerin verdiği rakamlara güvenmediğini” açıkça kamuoyuna ilan etti. Bu asılsız suçlamaların ardından Gazze Sağlık Bakanlığı, İsrail hava saldırılarında öldürülen kişilerin adları, yaşları, cinsiyetleri ve kimlik numaraları da dahil olmak üzere 6.747 ismin yer aldığı bir liste yayınladı. İsrail’in sunduğu haber ve rakamlara körü körüne güvenirken Gazze’nin sunduğu haberlere ve ölü sayılarına meydan okumak yalnızca ayrımcılık olarak kalmıyor, Gazeteciliğin tüm kaynaklardan gelen verileri doğrulamasını gerektiği ilkesini ihmal ediyor ve medyaya karşı tüm dünyada güvensizliği artırıyor. Hele de Gazze’deki ölü/yaralı sayıları üzerinden İsrail kaynaklarına güvenmek tam bir dezenformasyon ve hayasızlık örneği sayılmalıdır; ne yapıyor İsrailliler, önce Gazze’yi havadan bombardımana tutup, sonra yıkıntıların arasına gazetecilerini/uzmanlarını göndererek ölü ve yaralıları mı sayıyorlar? Bu kesinlikle yeni bir “mizah türü” olmalı! Hem de kanlı, zalim ve yalana dayalı hayasız bir mizah türü!.. 

PARAŞÜT GAZETECİLİĞİ

Batı medyası, bilgi ve tecrübe anlamında birçoğunun İsrail-Filistin ile bir geçmişi veya bağlantısı olmayan, kısa süre önce bölgeye gönderilen, çok az deneyimi olan veya hiç deneyimi olmayan Batılı muhabirlere yer verdiğinden ki bu ancak kasıt olabilir, haberlerde Filistin perspektifine çok az yer veriliyor. Servis ettikleri haberlerde ne de dil ne kültür ne de bağlam bilgisi. Buna “paraşüt gazeteciliği” deniyor ve bu tarz habercilik son yıllarda eleştirilere maruz kalıyor. Üstelik bu gazeteciler de Gazze’ye giremiyorlar, zaten orada konuşlanmış değiller. Gazze’nin duvarlarının arkasında neler olup bittiğine dair fikirleri yok, elektriğe ve internete düzensiz erişim nedeniyle bu gazeteciler genellikle günlerce susturuluyor. Birçok sorunun ve kasıtın yanında paraşüt gazeteciliği ile “gerçek habere” ne kadar ulaşılabilir ki?[11]

GAZETECİLERİN HEDEF ALINMASI

İsrail bölgede gazetecileri doğrudan hedef almayı ve öldürmeyi de bir ilke haline getirmiş durumda. İşin tuhaf tarafı şu ki hem BM hem de dünya kamuoyu bunun hesabını sormak yerine maalesef kanıksamış durumda. Yayın tarihi itibarıyla 63 gazetecinin (56 Filistinli, 4 İsrailli ve 3 Lübnanlı) İsrail askerleri tarafından öldürülmesiyle bu dönemin, Gazetecileri Koruma Komitesi’nin 1992’de veri toplamaya başlamasından bu yana gazeteciler için en ölümcül dönem haline geldiğini göstermiş oldu. Peki BM ve diğer ilgili kurum ve kuruluşlardan bu insanlık dışı duruma karşı “kınama” dışında bir tepki var mı? Elbette ki yok!.. Haberin kaynağına ulaşacak gazetecilerin bölgede can güvenliği yok! Gazeteciler de haberler de Batı gözetiminde İsrail’in tahakkümü altında. Buradan arta kalan haberlerin de Batı medyasındaki durumu ortada. Tam bir kuşatılmışlık hali, tam bir kaos!

UZMANLAR VE ÖNE ÇIKARILANLAR

Gazze soykırımı konusunda Batı medyasının hayasız taktiklerinden birisi de medyada reklam ettiği, otorite olarak “öne çıkardığı” taraflı/önyargılı “uzmanlar”! bazılarının daha ziyade İsrailli yetkililerden seçilmesi ise onları zaten rahatsız etmiyor. İsrailli ve Filistinli kaynaklar için aynı görüşme standartlarının kullanılıp kullanılmadığı konusunda dürüst bir değerlendirme yapmak yerine, açıkça İsrail tarafını tutacak şekilde yayın yapıyorlar. Batı medyası İsrailli yetkililer ile IDF sözcülerinin açıklamalarını prime time’da yayınlıyorlar. Filistinli hükümet yetkililerine ise nadiren yer veriyorlar ve bunu da adil bir röportaj yerine sıklıkla suçlama şeklinde yapıyorlar. Filistinli yetkililer bu tür önyargılı ve art niyetli röportajlara katılmayı reddettiklerinde, bilinçli olarak o “red anını” seçerek kısa klipler halinde ekranlara getiriyorlar. Yani “bakın biz onlara da mikrofon tuttuk ama onlar reddettiler cingözlüğü! Filistinlilere mikrofon tutarken onlardan durumlarını ve acılarını dinlemek yerine sıklıkla “Hamas’ı kınamaları” isteniyor. Röportaj yapılan kişiler Filistinlilerin çektiği acıları Hamas’la ilişkileri ışığında ele alıyor ve röportajın büyük bir kısmını kendi durumlarından ziyade Hamas’ın suçları hakkında konuşarak geçiriyorlar. Bunu bilerek yapıyorlar ve açıkça İsrail’in masumluğu imajına hizmet ediyorlar. Batılı uzmanlar nezdinde Filistinliler, Gazze’de yaşanan şiddetin sorumlusu gibi muamele görürken, İsraillilere -çok sayıda savaş suçu işleyen- hükümetlerini kınayıp kınamadıkları yerine, -İsrail acımasızlığını perdeleyecek şekilde- deneyimleri ve uzmanlıkları hakkında derinlemesine sorular soruluyor.[12]

ANTİSEMİTİZM

Antisemitizm (Yahudi karşıtlığı), zoraki uydurulmuş ve Siyonistlerin popülerleştirdiği modern bir silahtır. Silahtır çünkü günümüzde herhangi bir konuda -haklı olunsa bile- Yahudileri, İsrail’i, Siyonistleri eleştirenlerin, eleştirme cesareti gösterenlerin üzerine antisemitizm ile adeta kurşun yağdırıyorlar! Yetmiyor gibi birçok Batı ülkesinde antisemitizm kanunla yasaklanmış durumda. Batı Gazze soykırımı süresince İsrail aleyhine kamuoyunda çıkan aykırı sesleri antisemitizm ile tarayarak bitirecek. Böylesine inanılmaz ve sadece Yahudi milletine özgü biricik bir silahtır bu!

Bakın Gazze meselesinde Elon Musk gibi bir multi milyarder üzerinde antisemitizm silahını nasıl kullandılar ve kurşun yağdırarak nasıl hizaya getirdiler:

“15 Kasım 2023’de X’de gönderilen bir mesaj; “Yahudi topluluklarının, ‘insanların kendilerine karşı kullanılmasından rahatsız olduklarını söyledikleri nefreti başkalarına uyguladıkları”na değiniyordu. 160 milyondan fazla takipçisi Elon Musk, söz konusu mesaja, “Asıl gerçek olan gerçeği söylediniz!” gibi bir yorum yapınca; ‘Batı toplumlarında ‘antisemitizm’ dalgasının giderek yaygınlaştığını düşünen çevreler, o mesaja Musk’ın yaptığı o yorum üzerine dehşete kapıldılar. Dünya çapında ünlü ticari firmalar ve markalar, sinema, tiyatro, müzik ve spor alanının ünlü isimleri, dehşete düştüklerini ve hemen reklamlarını X’ten geri çektiklerini açıkladılar. Amerikan yönetimi de ‘Elon Musk’ı, ‘antisemitizmi azaltmak için yeterince çaba göstermediği için’ eleştirdi. Evvelki gün de, Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo bu kervana katılıp X’i, “yanlış bilgi yayarak demokrasilerimizi yok eden ve manipülasyon, dezenformasyon, antisemitizm saldırılarına yataklık yapan bu platform ve sahibinin devasa bir küresel kanalizasyon haline geldiğini” söyleyerek X ile işbirliğini sonlandırdıklarını açıkladı. Bu tepkilerin mali bedelinin milyarlarca doları bulacağı tahmin ediliyor, daha şimdiden. Musk da “özgürlükçü bir yayın çizgisi sürdürmek idealine bağlı kalmak için(!), bundan sonra X’te ‘anti-semitik’ mesajlar yayınlayanların X platformuyla irtibatlarının kesileceğini” duyurdu. Ve özellikle uydu teknolojisi alanındaki müthiş buluşlarıyla birkaç yılda dünyanın en zenginleri arasında yer alan Elon Musk tehlikeyi görüp, ‘günah çıkarmak’ için hemen Siyonist İsrail liderlerinin kucağına attı kendini. Evet, ‘antisemitizm’ (Yahudi karşıtlığı) suçlamasına maruz kalmanın müthiş yaptırım gücü bu.”[13]

İPTAL/LİNÇ KÜLTÜRÜ

İngilizce’de ’‘Cancel/Callout Culture’’ olarak bilinen ve dilimize “İptal/Linç Kültürü’’ olarak çevrilen kavram birçok kavram gibi günümüzde en çok İsrail’in ve Yahudilerin işine yarıyor. Günden güne internetin korkulu rüyası haline gelen iptal kültürü, kişilerin hayatını durma noktasına getirebiliyor. ptal kültürü, toplumda olumsuz yankı uyandıran hadiselerde adı geçen bireylerden, verilen desteğin toplu şekilde geri çekilmesi; kişinin tamamen dışlanması anlamına gelir. İptal kültüründeki temel amaç, yaptığı yanlış nedeniyle iptal edilmek istenen varlığı yalnızlaştırarak cezalandırmaktır.

Modern dünyanın toplumsal alanın dışına itme yöntemi olarak da bilinen bu kültür, yalnızca bahsi geçen kişiyi değil; bu kişiyle işbirliği içerisinde olduğu fark edilen başka kişileri ve hatta kurumları da olumsuz etkiler.[14]

İsrail’in Gazze’yi yoğun şekilde bombalamaya başladığı anlarda sosyal medya platformları üzerinden Filistin’e yönelik kısıtlama ve engelleme girişimleri görüldü. Bu girişimleri kültürel iptaller izledi. Medyanın ardından Avrupa ve ABD’deki kamusal ve açık alanlarda bu sansür arttı. Bazı ülkeler, halka açık yerlerde ve üniversitelerde Filistin meselesine dair her türlü izi ortadan kaldırmanın yollarını aramaya başladı. Öyle ki bu sansür, Filistinlilere destek için Filistin haritası, bayrağı veya öldürülen çocukların resimlerini taşıyan herkesi taciz etme, hatta bazen hapsetme ya da cezalandırmaya kadar uzandı. Avrupa ve ABD, iptal kültürü olarak tabir edilen ve bir millete, ülkeye dair her şeyi düşman olarak görme eylemine yabancı değil. Batıya özgü bir “Linç Kültürü” olan ve ‘kültürel iptaller’ adı altında yumuşatılmak istenen olaylar zinciri görüleceği üzere hiç de masum değil ve nedense Cumhuriyetin beşiği sayılan Fransa başı çekiyor:

İsrail-Filistin çatışmasının başlamasının ardından Avrupa ülkelerinde Filistin’le dayanışma için bir araya gelmek isteyen göstericiler kısıtlama, yasaklama, polis müdahalesi ve gözaltı kararlarıyla karşılaştı.

İsrail yanlısı gösterilere herhangi bir kısıtlama veya yasaklamanın olmadığı Avrupa ülkelerinde, Filistin’e destek gösterileri, güzergâh dışına çıkanların gözaltına alınacağı uyarıları, yoğun polis gözetimi ve göz yaşartıcı gaz dahil sert polis müdahalesinin gölgesinde düzenledi.

– Fransa’nın Paris ve Strazburg kentlerinde İsrail yanlısı gösterilere izin verilirken, Filistin’le dayanışma gösterileri ise “kamu düzenini bozma riski taşıdığı” gerekçesiyle Paris, Strazburg, Lyon ve Marsilya’daki yerel makamlarca art arda yasaklandı.

– Fransaya konferanslar vermek için gelen Filistinli aktivist Meryem Ebu Dakka gözaltına alındı, daha sonra ise sınır dışı edildi.

– Fransa’nın Lyon kentinde Palestine 69 Topluluğu, Filistin’le ilgili konferans düzenledi. Yaklaşık 100 kişinin katıldığı konferans alanına, 40 ila 60 kişiden oluşan ve ellerinde sopa ile havai fişek bulunan yüzleri maskeli aşırı sağcı grup baskın yaptı.

İngilterenin köklü medya organlarından The Guardian, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu eleştiren çizimi nedeniyle karikatürist Steve Belli işten çıkardı.

– Oscar ödüllü oyuncu Susan Sarandon, İsrailin Filistin’e karşı saldırılarına tepki gösterdiği için Hollywoodu karşısına aldı. Hollywood’un ünlü menajerlik ajansı “United Talent Agency” Sarandon ile yollarını ayırdı.

– Meksikalı oyuncu Melissa Barrera, Filistin’e destek veren paylaşımları nedeniyle yer alacağı Çığlık 7 filminin kadrosundan çıkartıldı.

– Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser, Samidoun Filistinli Esirlerle Dayanışma Ağı‘nın ülkedeki faaliyetlerinin yasaklandığını duyurdu.[15]

İsrail ile yaşanan çatışmada babasının vatanı Filistini mesajlarıyla destekleyen ABDli model Gigi Hadid, kardeşi Bella ve ebeveynleri ölüm tehditleri alıyor. İsrail hükümeti resmi sosyal medya hesabından Gigi Hadidi açıkça tehdit edip hedef gösterdi; Geçen hafta rahat uyudun mu Gigi? Yoksa Yahudi bebeklerin evlerinde katledilmesine göz yumuyor musun? Sessizliğin nerede durduğunu çok net ortaya koydu. Seni görüyoruz.

– ABDli oyuncu-yönetmen Michael Rapaport, İsrail’i eleştirenlere ve Filistin’i destekleyenlere karşı kara liste hazırlamakla tehdit etti. Tepki çeken paylaşımında; Bir liste yapıyoruz. Anti-Yahudi, anti-Semitik, anti-İsrail olanlara ya da hiç bir şey söylemeyenlere dikkat ediyoruz. ifadelerini kullandı.[16]

Facebook ve Instagram’ın çatı kuruluşu Meta’nın Gazze’de yaşananlar için “gizli sansür” uyguladığı biliniyor. Öyle ki, Gazze konusunda haber yapan yüksek takipçili hesapların kapatılması bu iddiaları güçlendiriyor. Diğer yandan Elon Musk’ta çark ettirildikten sonra X’te Filistin ve Gazze içerikli paylaşımları sansürleme yoluna gitti, Ayçin Kantoğlu’nun Gazze’yle ilgili ses getiren konuşmasından sonra 50 bin takipçili hesabını iptal ederek işe başladı.[17]

SESSİZLİK OYUNU

Küresel dünyada “sessizlik” yazılı olmayan bir emirdir bütün Ulus Devletlere, Ulusal ve Uluslararası kurumlara ve Sivil toplum kuruluşlarına! Önemli olaylar karşısında Küresel güçlerin çıkarlarına hizmet eden, sınırları belli ve cezai müeyyidesi olan bir emir! İsrail tarafından en acımasız şekilde ve dünyanın gözleri önünde Batının onayı ile gerçekleştirilen Gazze Soykırımı, Müslüman Devletler, Birleş Milletler, Avrupa Birliği Ülkelerinin sessizliği ve ABD’nin İsrail’e her zamanki açık desteği ile zulüm olarak tarihe geçecek ve köklü değişikliklere yol açacak bir olaydır! İsrail vahşetinin, ABD’nin bu vahşete açık desteğinin, dünya Devletlerinin sessizliğinin yanında Hamas’ın her şeyi göze alarak sergilediği muhteşem direnişinin dünya kamuoyunda, halklar üzerinde beklenmedik etkilerini katliam esnasında açıkça müşahede ettik, etmeye de devam ediyoruz. Bu etkiler sadece Filistin, İsrail yahut İslam dünyası ile sınırlı değil, bütün dünya halkları üzerinde savaştan sonra da devam edecek ve çok ciddi ferdi, insani ve içtimai değişim ve dönüşümlere yol açacaktır!

Bir kere Batı ülkelerinde, İsrail’in Gazze soykırımına destek veren yahut sessiz kalan yönetimlere rağmen halklar katliama sessiz kalmayıp “sessizlik oyununu” bozmak üzere sokaklara dökülerek derinlerde “maşeri vicdana” sahip olduklarını göstermişlerdir.

Batılı halk kitlelerinin sokaklara taşan tepkileri elbette kaç asırlık günahlarını hafifletmeyecek ancak, bu tepkiler bazı tabuların ve kalıplaşmış teamüllerin sonunun geldiğini müjdeler niteliktedir! Mesela, terörist İsrail devletinin canlı olarak vizyona soktuğu Gazze açık hava hapishanesindeki bu görülmemiş şiddet ve soykırım şovu, Avrupa ile Yahudiler arasındaki bitmeyen kini geri getirebilir! Bugünkü durumun ve bilinenin tersine, birbirinden nefret eden ve tarihin her döneminde kavga eden bu iki eski düşman arasındaki kavgayı yeniden körükleyebilir! Hristiyan Avrupa ile Yahudi İsrail arasında ABD (Yahudi Lobileri ve Evangelistler)’nin korkusundan dolayı adı henüz konulmamış olsa da bir “Kudüs” sorunu vardır! Avrupa halkları/kamuoyu nezdinde Kudüs meselesi de Filistin sorununun bir parçası olarak algılandığı andan itibaren (ki tersi mümkün değildir), Siyonizmin 20.yüz yılda en büyük başarısı olan ve geçmişi sadece 75 yılı bulan Avrupa-Yahudi barışı çökecektir!..

Gazze soykırımı sadece milenyumda değil, geçmiş çağlarla kıyaslandığında bütün dünya tarihinde benzersiz bir faciadır! Ne yandan bakarsak bakalım öylesine büyük bir faciadır ki, belki de yine dünya tarihinde ilk kez Arap ve müslüman bir halkın/bir şehrin katliamına ırkdaş ve dindaşlarının bile müdahale etmeden sessizce seyirci kaldığı bir facia!

Bu “soykırıma” açık destek vermekle kalmayıp güya mantıklı bahaneler üreten ABD ve Avrupa Devletleri başta olmak üzere, sessiz kalarak desteğini esirgemeyen Müslüman Devletler, Ulusal ve Uluslararası kamu kurumları/Sivil toplum kuruluşları, Küresel Medyanın görmezden geldiği unutulmaz, belki de “biricik” bir facia!

Gazze günümüzde, her neyin üzerine konuluyorsa onun gerçek rengini, hakikatini ortaya çıkaran bir turnusol kâğıdı hükmündedir! İsrail’in de, Yahudilerinde, Avrupa ve Amerika’nın da, Hristiyanların da, Müslümanların da hatta bütün dünyanın da gerçekte ne olduğunu yüzüne haykırmakta, bütün tarafların maskesini düşürmektedir, buna Batı medyası da dahil!

“Batı medyası kendi koyduğu ve dünya medyasına dayattığı değerleri, ilkeleri, habercilik standartlarını ve en büyük yalanları olan “tarafsızlığı” ilk defa bu oranda ve böylesine aleni şekilde çiğniyor. Irak’ın işgalinde büyük rol oynayan CNN ve BBC’nin günahları üzerine kurulmuş Batı medyası 2023 yılında, iletişimin zirve yaptığı, sözde şeffaflaştığı çağda alenen savaş suçu işliyor. Bakın ortak oluyor demiyorum, bilfiil savaş suçu işliyorlar!”[18]

SON SÖZ

Gazze “orantısız savaşında” Batı ülkeleri blok halinde İsrail’le aynı safta ve Filistinlilerle top yekun savaş halindedirler!  İki aydan fazladır insanlık dışı saldırılarla “soykırıma” uğratılan Gazze faciasında ABD, İngiltere, Fransa, Almanya başta olmak üzere, destek veren yahut susan hangi ülke var ise İsrail ile aynı cephededir!

 Mısırlı komedyen Bassam Yusuf’un İngiliz sağcı, pro-İsrail spiker Piers Morgan’a sorduğu gibi, bizde İsrail ve blok halde tüm Batılı ülkelere ve yardakçılarına soralım; “Bu intikamın alınmış olması için gereken “exchange rate” kaçtır? Kaç İsrailliye karşı kaç Filistinli öldürülürse rövanş alınmış olunacak?”[19]

Evet evet! Lütfen söyleyin sizi tatmin edecek soykırım rakamı nedir, sizi ne kadar ölüm keser?

Her ne pahasına olursa olsun, elbette zafer hakikati savunanların, hakikatin bedelini kanıyla, canıyla, çoluğuyla çocuğuyla ödeyenlerin olacaktır!

Amerika, İsrail, Avrupa Devletleri ve zalimin yanında yer alan diğer devletler de bu insanlık dışı zulümden paylarına düşeni alacaktır!

Tarihte bu hep böyle olmuştur!..

UNUTMADAN

Avrupa’nın Yahudilere uyguladığı vahşetten kaçarak ataları canlarını kurtarmak için ülkemize “sığınmışken”, kendileri bu ülkenin emniyet halesinde yaşayıp ekmeğini yerken, İsrail’e asker yazılarak müslümanlara kurşun sıktığını sosyal medyadan övünerek paylaşan “yanaşmaları” tarihin sicil defterine kaydediyoruz. Elbet sicillerini bir gün önlerine koyacağız! Ancak bundan daha elim ve vahim olmak üzere cehaletin, tarihe ve müslümanlara düşmanlığın arkasına sığınarak Batı kafasıyla İsrail savunuculuğu yapan “yerliler” bilsinler ki, onlar bizim de vatanımızın da düşmanıdırlar.[20]

Not: Bu makale Genç Öncüler Dergisinin Ocak 2024 sayısında yayınlanan Batı Medeniyetinin Bittiği Yer: Gazze, Necdet Meşe makalesinden istifade edilerek hazırlanmıştır.


[1] https://www.msn.com/tr-tr/haber/dunya/politico-abd-y%C3%B6netiminde-gazzedeki-vah%C5%9Feti-gizleme-tart%C4%B1%C5%9Fmas%C4%B1-yap%C4%B1l%C4%B1yor/ar-AA1kllGK

[2] https://unbiasthenews.org/why-journalists-are-speaking-out-against-western-media-bias-in-reporting-on-israel-palestine/

[3]https://www.ntv.com.tr/dunya/beyaz-saray-baskani-yalanladi-biden-hamas-tarafindan-kafasi-kesilmis-cocuklarin-fotograflarini-gormedi,5O63zQkbgkWEsiwTljxdtA#

[4] https://www.yenisafak.com/video-galeri/gundem/20-yil-sonra-ayni-yalan-israil-cumhurbaskani-herzog-hamasin-kimyasal-silah-kullanacagini-iddia-etti-4569964

[5] Haksöz Haber, Batı medyası Siyonist teröre suç ortaklığı yapıyor https://www.haksozhaber.net/bati-medyasi-siyonist-terore-suc-ortakligi-yapiyor-167810h.htm

[6] Haksöz Haber, A.g.h.

[7] https://unbiasthenews.org/why-journalists-are-speaking-out-against-western-media-bias-in-reporting-on-israel-palestine/

[8] https://www.politikyol.com/abdden-hamas-teror-orgutu-degildir-diyen-erdogana-yanit/

[9] https://unbiasthenews.org/why-journalists-are-speaking-out-against-western-media-bias-in-reporting-on-israel-palestine/

[10] Haberlerin Ağında İslam, Edward Said, Pınar yay.

[11] Unbiasthenews, A.g.m.

[12] https://unbiasthenews.org/why-journalists-are-speaking-out-against-western-media-bias-in-reporting-on-israel-palestine/

[13] Haksöz Haber, ‘Yaşasın, emperyalist sistemlerin sansürleme özgürlüğü’! https://www.haksozhaber.net/yasasin-emperyalist-sistemlerin-sansurleme-ozgurlugu-35047yy.htm

[14] İptal Kültürü Nedir? https://www.webtekno.com/cancel-culture-iptal-kulturu-nedir-h121227.html

[15] Haksöz Haber, Gazze saldırılarının başka bir boyutu: Kültürel iptaller

https://www.haksozhaber.net/gazze-saldirilarinin-baska-bir-boyutu-kulturel-iptaller-169643h.htm

[16] https://www.haksozhaber.net/siyonist-katillerin-isbirlikcisi-abdli-sinemaci-rapaporttan-sanatcilara-tehdit-169497h.htm

[17] https://www.sonhaberler.com/aycin-kantoglu-kimdir-nerelidir-kac-yasinda-x-hesabi-neden-kapatildi-haber-904155

[18] Haksöz Haber, Batı medyası Siyonist teröre suç ortaklığı yapıyor

https://www.haksozhaber.net/bati-medyasi-siyonist-terore-suc-ortakligi-yapiyor-167810h.htm

[19] Karar, Beyaz adamın taşınması zor yükü, Yıldıray Oğur, https://www.karar.com/yazarlar/yildiray-ogur/beyaz-adamin-tasinmasi-zor-yuku-1597866

[20] Ayçin Kantoğlu https://www.youtube.com/watch?v=MpRtXQcv6iU

REKLAM ALANI