Her Zaman Filistin

Gazze’de 7 Ekim 2023’te Hamas’ın askeri kanadının gerçekleştirdiği başarılı “Aksa Tufanı” operasyonu, İsrail’in üstün silah gücü ve orantısız güç kullanımı karşısında kanlı olaylara dönüşünce çoğu insanda yine “Filistinliler ne yapıyor, silahların üzerine yürünür mü?’ ve hatta “bunlar enayi mi göz göre göre kendilerini ölüme gönderiyorlar?” serzenişlerine sebep oldu.

Yayınlama: 28.01.2024
Düzenleme: 28.01.2024 22:50
91
A+
A-

Gazze’de 7 Ekim 2023’te Hamas’ın askeri kanadının gerçekleştirdiği başarılı “Aksa Tufanı” operasyonu, İsrail’in üstün silah gücü ve orantısız güç kullanımı karşısında kanlı olaylara dönüşünce çoğu insanda yine “Filistinliler ne yapıyor, silahların üzerine yürünür mü?’ ve hatta “bunlar enayi mi göz göre göre kendilerini ölüme gönderiyorlar?” serzenişlerine sebep oldu.

Filistin davasının tarihi seyrini bilmeyenler, gelinen noktada öz vatanlarının zalim siyonistler elinde nasıl açık bir hapishaneye dönüştürüldüğünü fark etmeyenler, özellikle Gazze denilen açık hapishanede nasıl bir insanlık dramı yaşandığını gözden kaçıranlar için böyle sitemde bulunmak kolay!

Uyduruk bir Filistin Devleti safsatasıyla, maalesef Filistinliler’in gücü tepeden aşağı budanmış durumda. Silah yok, fabrika yok, üretim yok, lakin Filistin halkını uçakla, bombayla ve ablukayla sürekli boğan bir cellat var tepelerinde! Bu zalim siyonist cellat, müslüman ahalinin boğazına geçirdiği idam ipini bütün dünyanın alkışları arasında her gün biraz daha sıkmaya devam ediyor maalesef!

Dolayısıyla bilinsin ki, bu kalkışmalar, bu isyanlar Filistinliler’in idam sehpasındaki son çırpınışlarıdır!

İzledikleri kanlı tiyatrodan memnun dünya kamuoyuna “hala tükenmedik” diye verdikleri son canlılık sinyalleridir! Hele ki, korkak Arap dünyasına ve miskin İslam dünyasına “umursamazlığınıza rağmen bakın hala ölmedik” mesajıdır!

Gazze halkına kimse acımasın! Yalandan kimse sitem etmesin! Dünyada görülmemiş derecede orantısız, haksız ve hukuksuz bir savaşın tarafları olarak; çoluk çocuk, genç ihtiyar dünyaya direniş nedir, kahramanlık nedir gösteriyorlar! Finalinde ya kurtuluşun ya da yok oluşun gerçekleşeceği sonu belli bir oyunu büyük bir hünerle ve bile isteye sürdürüyorlar.

Ben bu direnişin ışığını gözlerimle gördüm…

2017 Eylül’ünde Filistin’e yaptığım bir yolculukta Kudüs’e, Yafa’ya, El Halil’e, Eriha’ya ve daha küçük birkaç yerleşim bölgesine uğramak nasip oldu.

Filistinliler’in tavırlarında, duruşlarında ve gözlerinde şunu gördüm; kadın-erkek, genç-ihtiyar, çoluk-çocuk kesinlikle korkunun emaresi yok! Yahudiler de İsrail devleti de İsrail’in modern savaş makinesi de zerre umurlarında değil!

En gergin kent olan El Halil’de İsrail askerleriyle her gün burun buruna yaşıyorlar! Bu ölümle burun buruna yaşamak anlamına geliyor onlar için! El Halil’de bulunan İbrahim camisinde çocuklar her gün demir kapılara tırmanarak Yahudi asker ve polislerin tepesinde dolaşıyorlar!

O zaman fark ettim ki gerçekten umurlarında değil ölümle yüz yüze yaşamak!

Çok şaşırdım, o kadar ki dönünce aklımdan çıkmadı bu durum! Bu nasıl asil bir duruş, nasıl bir soğukkanlılıktır Yarabbim? Nasıl, bir millet küçüğünden büyüğüne kadar, adeta insan kanı içerek yaşamını sürdüren Siyonistler karşısında bu kadar cesur ve vakarlı olabilir? Nasıl çoluk çocuğunu düşmanının burnu dibinde bu kadar cesur yetiştirebilir?

İsrail halkını da gözlemleme imkânım oldu, üstlerinde inanılmaz bir tedirginlik, gözlerinde korku ve endişe vardı. Özellikle Yahudi çocuklar ve gençlerde bunu kolayca müşahede etmek mümkün. Kalabalık gruplar halinde dolaşıyorlar, müslümanların çoğunluk olduğu semtlerde kafalarını yerden kaldırmıyorlar. Yüksekçe yerlere yapılmış sitelerin etrafını çeviren modern beton surlar dikkatimi çekti. Duvarlar o kadar yüksekti ki, çoğunun arkası görünmüyordu. Ne olduğunu sorduğumda, bunların Yahudi yerleşim yerleri olduğunu öğrendim ve hayretler içinde kaldım. Dışardan bin bir türlü vaatlerle getirilen Yahudiler buralara yerleştiriliyorlar ve dışarıya çıkmadan bu dışa kapalı modern kalelerde yaşamaya mahkum ediliyorlar. İçerisinde okulundan hastanesine, marketinde kafesine, kütüphanesinden yüzme havuzuna kadar her imkânın bulunduğu bu modern hapishanelerde, hiçbir şey üretmedikleri halde maaşlarını alarak yaşıyorlar. Yerleşimin dışına çıkmak gerektiğinde onlarca polis-asker eşliğinde otobüslerle çıkılıyor. Elbette insan fıtratına aykırı, korku ve sıkı denetime tabi olan bu yaşam tarzı, bir zaman sonra yerleşimcileri sıkmaya başlıyor ve gelenler bir an önce kaçmak istiyor. Bu şekilde, İsrail’de tersine göçün 2 milyonu bulduğu ve Netenyahu iktidarında hızla arttığı söyleniyor.

Şöyle bir çözümlemeye gittim;

Evrensel ve insani bir kural vardır: Bir şahıs veya grup, düşman bildiği bir şahsa/gruba saldırmadan önce arkası/koruyucusu var mı, varsa gücü nedir diye araştırır ve hamlesini bu hesaba göre yapar!

Eğer güçlü bir arkası/koruyucusu varsa vazgeçer yahut saldırmak için uygun zamanı bekler! Ama Güçlü bir arkası yoksa anında hücuma geçer, çullanır düşmanına!

İşte Filistin’in ve Filistinlilerin gerçeği bu; güçlü bir arkalarının olmadığını İsrail biliyor! İsrail’i İslam dünyasının başına musallat eden emperyalistler biliyor! Bunun için de Mısır’da Firavundan öğrendikleri şiddet taktiklerini itinayla müslümanlar üzerinde uyguluyorlar!

Hüküm cümlem şu oldu; eğer İslam ülkeleri (özellikle Arap Devletleri) -İsrail’e destek anlamında- ihanet içerisinde olmasalar; benim gördüğüm bu silahsız Filistinliler, korku ve endişe içinde yaşayan İsrail halkını en kısa zamanda Akdeniz’e döküverir!

Ancak, gelin görün ki dert bir değil elvan elvan!

El Fetih ve Abbas’ın işbirlikçiliğini aşacaksın, Arap Devletlerinin ihanetlerini aşacaksın, Türkiye gibi en önemli destek ve motivasyon unsurunu mavi Marmara katliamı sebebiyle 20 milyon dolar karşılığında İsrail’e kaptıracaksın, sonra da tepeden tırnağa silahlı siyonistlerle mücadelede başarılı olacaksın.

Üstelikte bunu dünyanın en büyük ve en korunaklı açık hapishanesinde yapacaksın!

Onlar da kendilerine faydası olmayan bu imkânların ve açık hapishanedeki imkânsızlıkların farkında olarak inançlarının gereğini yerine getiriyorlar: Allah yolunda ölmeyi seçiyorlar!

Zira, zulme direnmeyen mustazafların ahiretteki hesaplarının ağır olduğunu bu çağdaş hapishanede yaşayanlar iyi biliyorlar:

“Melekler kendi nefislerine zulmedenlerin hayatına son verecekleri zaman sorarlar: “(Bu cezayı hak etmek için) ne yaptınız?” Onlar: “Biz, yeryüzünde zayıf bırakılmışlar (müstazaflar) idik” derler. (Melekler de:) “Hicret etmeniz için Allah’ın arzı geniş değil miydi?” derler. İşte onların barınma yeri cehennemdir. Ne kötü yataktır o?” (Nisa 97)

Peki biz müslümanlar olarak şu hakikatin ne kadar idrakindeyiz?

“Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve “Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahip) gönder, bize katından bir yardımcı gönder” diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?” (Nisa 75)

Hulasa kimse kıvırmasın, tenhada, miting alanlarında boş sözlerle esip savurmasın, hamaset edebiyatıyla tribünlere oynamasın! Hepimizin hesabı ağır olacak!

Filistinli müslümanlar, özellikle Gazze halkı üzerlerine düşeni fazlasıyla yapıyorlar!

Biz de üzerimize düşeni gereği gibi ve gerektiği kadar yapmaya çalışsak yeter!

Filistin konusunda ana tema şu olmalı hepimizde;

İsrail silahsız Filistinlilerden it gibi korkuyor! Silahsız insanlara her türlü öldürücü silahlarla saldırıp katletmesi bunu gösteriyor!

Demek ki Filistinlilerin bu eylemlerinde İsrail’i aşan bir mesaj var, böyle de olmalı;

1-Asıl mesaj İslam dünyasına; burada ellerimizde taşlar ve sapanlarla, ev yapımı bombalarla direnerek azala azala öleceğiz! Sizler de yiğitliğin, vatan savunmasının ve cihadın hakikatini böylece öğreneceksiniz! Biz ölsek bile bu direniş ruhu size miras kalacak ve bundan asla kaçamayacaksınız! O halde, bundan sonra ya utanç içinde yaşayın ya da şerefinizle yanımızda olun!..

2-İkinci mesaj zulme ve katliamlara suskun kalan bütün dünyaya; siz Gandhi’den sonra böyle ölümüne pasif direniş görmediniz! Onu unutmadığınız gibi bizi de asla unutamayacaksınız! Ve elbet bir gün kararan vicdanlarınızla bu suskunluğunuzun hesabını vereceksiniz!

Peki en yakın çözüm ne olmalı?

Müslümanlar, Filistin/Kudüs/Gazze konusunda acil çözüm üretmek istiyorlarsa; İsrail’i değil, acilen kendi hükümetlerini protesto etmeye başlamalıdır!

Münafık hanedanlıklar, seküler yönetimler elinde can çekişen Müslüman Devletler, İsrail ve Batı ile iş birliği içinde Filistin’i satalı çok oldu!

Bu yüzden müslüman halklar eğer Filistin konusunda duyarlı ve samimi iseler, öncelikle kendi yönetimlerini sıkıştırıp sorgulamalıdırlar. Dev miting ve protestolarını boş sloganlarla hayali çözümler için İsrail ve ABD’ye karşı değil, bilakis gerçekçi tekliflerle kalıcı çözümler üretmeleri için kendi ülke iktidarlarına karşı organize etmelidirler!

Milyonlar olarak meydanlara toplanıp kendi iktidarlarına; yaptıklarının ve yapamadıklarının hesabını sormalılar!

Çözüm budur!

Geçen 70 yıl şunu gösterdi ki; Filistin’e ağlamakla, Gazze’yi suçlamakla, Kudüs’ü kutsamakla bir yere varılamaz!

Onlar ellerinden gelenin en iyisini canları pahasına yapıyorlar! Bu direniş ve zulüm fotoğrafları, katliam haberleri ve yıkım videoları İsrail’e değil, İslam dünyasına açık bir mesaj olmalıdır!

Hem de en büyük mesaj!

Can pahasına verilen, yok olma pahasına verilen mesaj!

Rabbim elbet bu cesaret ve dirayetin, bu ölüme meydan okurcasına yürüyüşün karşılığını boşa çıkarmaz!

Elbette bu mazlum haykırışlarının bir karşılığı olacaktır!

Ne diyordu Tevrat:

İsrailoğulları Jeriko’nun duvarlarına dayandıkları zaman, kalenin sağlamlığından korkuya kapıldılar!

Oysa Jeriko’nun duvarlarını bir ses yıktı! İlahiye dönüşen lahutî bir ses!..

Hulasa, kim Gazze’nin şu anda kan kaybettiğini düşünüyorsa düşüncesini gözden geçirsin!

Gazze kansızlık çeken bu ümmete sürekli kan bağışında bulunuyor, ümmetin hayatta kalması için sürekli kan pompalıyor!..

Necdet MEŞE

Ekim 2023

Not: Bu makale Genç Öncüler Dergisinin Kasım 2023 sayısından alınmıştır.

REKLAM ALANI